16 Nisan 2008

Robert Pires

Arsenal'in EPL'de Manchester hakimiyetine kafa tuttuğu yıllarda takımın Bergkamp, Henry, Viera ile birlikte en önemli isimlerindendi Robert Pires. Arsenal'a geldiği zaman yirmiyedi yaşını yaşayan bir futbolcuydu, pek de Arsene Wenger'in tercih ettiği yaş aralığında değildi aslında. Fransa'dan bol bol futbolcu alan, değerlendiren, parlatan Wenger onu da Marsilya'dan alıp koymuştu takıma. Yeri geldi sağ tarafta oynadı, yeri geldi sol tarafta oynadı, orta sahanın ortasında bile oynadığı oldu. Genelde düz oynamayı seven, takıma katkı sağlayan bir oyun stili vardı. Sahaya yakışan, durduğu yeri dolduran,futbol zevki veren bir adamdı. Asistleriyle, golleriyle, duran toplardaki etkisiyle, inanılmaz plaseleriyle kısa zamanda Higbury ahalisinin beğenisini kazanmayı başarmıştı.
Arsenal'de oynadığı zamanlar zihinlere getirildiğinde belki de akıllarda kalan en önemli olay bir Manchester City maçında Henry ile birlikte kullanmaya çalıştıkları penaltı vuruşuydu. Henry ile penaltı atışı öncesi birşeyler konuşmuş o zaman anlam veremediğim bir deneme yapmışlardı. Henry topa vuracak gibi yapıp bırakmış ancak Pires hareketlenmekte gecikince penaltı ziyan olup gitmişti. İlk başlarda anlam veremediğim dediğim bu olayın aslının Cruyff'a ait olduğunu sonradan öğrenebildim . Cruyff Ajax'ta oynadığı zamanlarda penaltıyı bu şekilde kullanmış, şaşkın bakışlar arasında topu filelere yollamış.Bu atışın aynısını denemeye çalışan Pires-Henry ikilisi bunu başaramayınca ingiliz medyasına da malzeme olmuş, basının önünde özür dilemek zorunda kalmıştı.


Bizim bildiğimiz klasik futbolcu tipinden farklı bir oyuncuydu Pires. Biz futbolcuları o dönem eğlence merkezlerinde görüp, televole programlarında vole beklerken kendilerinden, aslında futbolcuların sosyal sorumluluk taşıyabileceklerine pek ihtimal vermiyorduk. Pires o dönemler politik demeçler vermekten çekinmiyor, verdiği demeçlerde aslında sosyal sorumluluk taşıdıklarını da vurguluyordu.

Arsene Wenger'in tercih ettiği yaş aralığında olmadığını söylemiştim yazının başında, ancak yine Wenger'in gençleşme politikasının kurbanı oldu Pires. Kadroya girmemeye, önemsiz maçlarda saha sürülmeye başlayınca Wenger ile arasında sorunlar da baş göstermeye başladı. Barcelona ile oynanan şampiyonlar ligi final karşılaşmasında belki de kupaya malolan Lehmann'ın kırmızı kartı sonrası oyundan alınan isim Pires oldu. Oyundan alınışı esnasında yüz ifadesinin nasıl olduğunu maçı seyretmiş olanlar çok iyi hatırlar. Sözkonusu olan maçın Fransa'da oynanıyor olmasının Pires için ayrı bir darbe olmuş olması da yadsınamaz. Higbury'de oynadığı son maç aynı zamanda Higbury'de oynanan son maç olma özelliğini de taşımaktadır. Bu maçın Tottenham ile olması ayrı bir anlam katıyor sanırım bu maça. Son maçından sonra adı Galatasaray da dahil olmak üzere birçok kulüple anılmaya başlandı. Kendisi için belki de en mantıklı olan kararı verdi Pires ve yükselişte olan takımların başını çeken Villareal ile sözleşme imzaladı. İlk sezon yaşadığı sakatlık sonrası takımı yalnız bırakan Pires bu sene takımda yer buluyor. Bizler de Nihat vesilesiyle kendisini seyretme imkânı bulabiliyoruz. Bana "iyi ki futbol diye bir oyun varmış" dedirten birkaç adamdan biri olan Pires belki asla bir Henry kadar, Bergkamp kadar efsane olamayacak ama futbol sahalarından bir Pires geçti dedirtecek.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

aslına bakarsan pires hiçbir zaman arsenalin senin dediğin gibi bir efsanesi olmadı. hayranlığın var ama pek de eski bi izleyici değilsin galiba. ayrıyeten hem düz oynamayı seven demişsin hem harika işlerinden bahsetmişsin. yenisin galiba bu blog işinde. bi tutarsızlık gördüm de. hadi kolay gelsin bakalım.

muhder dedi ki...

yazma olarak yeni olduğum doğru ancak okuyucu olarak eski olduğumu söyleyebilirim sanırım. düz oynayıp(burada sade oynamaktan bahsediyorum) harika işler yapmak da mümkün olabilecek bir iştir, bunun örnekleriyle doludur futbol sahaları. harika işler yapmak için afilli futbol sergilemenin şartlardan biri olduğunu bilmiyordum açıkçası. harika işlerden bahsederken takıma olan katkısından bahsetmeye çalıştım genel anlamda, zira takıma katkısı tartışılmayacak derece fazlaydı. fransa milli takımında oynaması buna örnek verilebilir. arsenal tribünleri için ne anlam ifade ettiğini anlamak için son oynadığı maçı bilmek gerekiyor sanırım. oyundan çıkarken nasıl alkışlandığını maçı seyredenler bilir. oldukça uzun zamandır fırsat bulduğum her an seyrederim piresi.
eksiklerim muhakkak var ve olacaktır da, eleştiriniz için teşekkür ederim, ancak gönül isterdi ki eleştiri isimsiz olmasaydı.

keymark9 dedi ki...

şimdi şöyle bişey var ki robert pires efsane 2002 kadrosunun en önemli 3 oyuncusundan birisidir. o yıl kazanılan 3 şampiyonluktaki katkısı yadsınamaz da zaten. o yıllarda aldığım bir goal dergisini hala saklıyorum başlığı arsenal'in 3 silahşörü diyordu henry, pires ve vieira için. işte o adamdır pires. öldürücü sol kanat driplingleri, inanılmaz kesmeleriyle. liverpool'a attığı harika bir kesmesi vardı ceza sahasının sağ çaprazından. yaşadığı diz sakatlığı sonrası futbol oynaması ile zor denilirken 3 ay sonra sahalarda gördük kendisini ama hiçbir zaman benim halı sahalarda adını çığırarak oynadığım pires haline geri dönemedi. keşke zamanı geri alabilsek...