30 Haziran 2008

Arsenal'in Milan Kaybı

Geçen sezon Şampiyonlar Ligi'nde İtalya'da Arsenal'in 2-0 kazandığı maç Arsene Wenger'in başına iş açmışa benziyor. İlk defa bir İngiliz takımı orada galip gelirken Arsenal'in birçok oyuncusu da gözler önüne serilmiş oldu iyice. Bu galibiyetin takıma zararı olduğunu da söylemiş Wenger. Haksız da sayılmaz hani. İtalya'dan birçok kulübün Arsenal oyuncularına göz dikmiş olması, Flamini'nin gidişi, durmadan gelen teklifler takımın kafasını karıştırmış durumda. Bu arada Adebayor bir yere gitmiyorum, burada mutluyum demiş. Bir pazarlama stratejisi olma ihtimali olsa da kontratının iyi olduğunu ve Arsenal'de olmaktan dolayı mutlu olduğunu söylemiş. Togo'da doğan Adebayor sadece eğlence amaçlı futbol oynadığını, para için kulüp değiştirmeyeceğini de söylemiş. Yerseniz tabi...

Viva Espana!

Hakederek kazandılar, oynayarak aldılar kupayı. Birçok futbolseverin istediği oldu ve İspanya 44 yıllık aranın kupayı kazandılar. Aragonez de yemin etmiş hacca gidecem diye, o yürüyüşün ardından vakti kalırsa bu taraflara yol alacak.


25 Haziran 2008

Diyet!

Bu kadar iyi oynadığımız ilk maç, son dakikada atıyorduk bu defa yedik. Diğer maçların diyeti gibi oldu, yazık oldu bu istatistiklere.

24 Haziran 2008

Koruyalım Yeter

Flamini'nin gitmesinin ardından Adebayor ve Hleb'e gelen teklifler Arsenal'in başını ağrıtmışa benziyor. Genç bir jenerasyonun yavaştan oturmasıyla olgunlaşacak olan takımı bozmak istemeyen Wenger de bu konuda açıklama yapmış ve öncelikli hedeflerinin yeni oyuncular almak olmadığını, önceliklerinin ellerindeki futbolcuları takımda tutmak olduğunu söylemiş. Bu anlamda ilk adımı Clichy ile sözleşme uzatarak yapmış olan Arsenal daha önceden söyledikleri 4 yıl takım bozulmayacak kriterini uygulamakta kararlı görünüyor. Ancak Milan ve Barca Adebayor konusunda rahat durmuyorlar ve aklını çelmeye devam ediyorlar Arsenal'in yeni Kanu'sunun. Bakalım eylül ayına kadar kimler gidecek kimler kalacak. Gönlümüz takımın bozulmamasından yana, hatta takıma tecrübeli adamların eklenmesinden yana.

23 Haziran 2008

Ölüm Grubundan Sağ Çıkan Yok!

Hollanda'dan sonra İtalyanlar da elveda dedi.

22 Haziran 2008

Portakalı Soydum!

Efendim grup maçları ile üst tur maçları genelde böyle farklı oluyor sanırım. Eleme maçları çok daha farklı olabiliyor göründüğü üzere. Maç öncesi favori görünen, İtalya'ya 3 Fransa'ya 4 atmış olan Hollanda, Rusya karşısında aciz durumlara düştü maç boyunca. Arşavin bize futbol resitali sunarken Hiddink evlat acısı yaşattı Hollandalılara turnuva sonunu göstererek. Turnuvanın iki sürpriz takımından biri olan Rusya güzel futboluyla gizli favori olduğunu gösterdi bu oyunuyla. Yarı finalde İspanya ya da İtalya hadlerini bilerek oynayacaklardır bu maçın ardından. Gönül ister ki Rusya-Türkiye finali olsun, favoriler evlerinden seyretsin. Bu arada Löw ve Hiddink takımlarını yarı finale çıkardı; kulağı çınlasın Fenerbahçe yönetiminin. 2010 ya da 2012'de Zico bir başka yarı finalistin başında olursa bi daha çınlatırız uslanmayan yönetimin kulaklarını.

21 Haziran 2008

Yorumu Olmaz!

Bu maçın yorumu olmaz!
İngilizlerin de dediği gibi Türkiye maçında sahaya UFO inse şaşırmayın!

16 Haziran 2008

Fatih Terim

Basın toplasını seyrettim bugün Fatih Terim'in. Gerçekten sınırları zorlayan tavrından herhangi bir taviz vermemişti ve vereceğe de benzemiyor. Bizleri oldukça mutlu eden, sevince boğan bir başarı yaşattığı tartışılmaz bir gerçek. Ancak bunu kullanıp, herşey sadece kendi ürünüymüş gibi yansıtması, mahalle kabadayısı kimliğine bürünmesi olabildikçe antipatik yapmaya devam ediyor kendisini. Portekiz maçı dahil olmak üzere her maçta çıkardığım kadrodan ve oynanan oyundan memnundum dedi. Sormadılar işte Terim'e madem memnundun neden kadroyu durmadan değiştirdin. Çünkü gazeteciler ciddi manada korkuyorlar Terim'den, ona birşey söylemekten. Adı Fenerbahçe ile anılıyor bu aralar kendisinin. Aman diyorum başka da birşey diyemiyorum kendi adıma. Zico gibi bir adamı olabildikçe yanlış şekilde gönderip ardından böylesi birini takımın başına getirmek çok kişi tarafından kabul görmeyebilir. Futbolcuları bir nebze olsun midemiz kaldırabilir ancak böyle bir hareketi mide kaldıramaz, geri çıkarır.

En Az Bizim Kadar


14 Haziran 2008

Aaron Ramsey

Arsenal'den bahsetmişken bir transfer haberiyle devam edelim. Cardiff City'de oynayan aynı zamanda Galler U-17 milli takımında da forma giyen orta saha oyuncusu Aaron Ramsey resmen Arsenal oyuncusu oldu. Henüz 17 yaşında olan bu genç adam için Arsene Wenger övgüleri dizmiş, ileriye dönük planlarında bu oyuncunun önemli bir yeri olduğunu söylemiş Arsenal teknik direktörü. Aaron Ramsey ise Arsenal'e geldiği için çok mutlu olduğunu belirtmiş doğal olarak. Arsenal'i tercih etmesindeki en büyük etkenin Arsene Wenger olduğunu da belirtmiş. Wenger bu 17'lik delikanlı ile birebir konuşup kendisi hakkındaki planlarını anlatınca ikna etmek zor olmamış Arsenal'e gelmesi için. Görüldüğü üzere futbolcu transferini teknik adam yapar, tüccar olarak başkanlar sonradan gelir transfer konusunda. Tanımam etmem bu adamı pek, ancak önümüzde Fabregas gibi bir örnek olunca Aaron'un da faydalı olabileceğini söylemek pek zor değil. Ama tecrübe konusu yine Arsenal için koskoca bir soru işareti olacak. İyice gençleri alıp pişiren bir kulübe döndü Arsenal son zamanlarda. Taraftar ne kadar dayanır üst sıraları zorlayıp aşağıda kalan takım için orası yine meçhul. Wenger daha iyi bilir tabi bize söz söylemek düşmez.

Rosicky ve Eduardo Geri Dönüyor

Arsenal'in en talihsiz olduğu konuydu bu iki adamın sakatlıkları. Özellikle Eduardo tam gunners kadrosuna adapte olmuşken talihsiz ve unutulmaz bir şekilde Birmingham maçında sakatlanmış, ayağı resmen bileğinden bağımsız hale gelmişti. Arsenal kulüp doktorlarından Gary Lewin ikisinin de sezon öncesi kampına katılacaklarını söylemiş. Eduardo'nun üzerinde baskı olmaması için ilk zamanlarda kendi haline bırakacaklarını, daha sonradan bir plana tabi tutacaklarını da belirtmiş. Seyir zevki veren bu iki oyuncuyu yeşil sahalarda tekrardan görmek mutluluk verici. Bu arada ayağı resmen kopan adam birkaç ay içerisinde takım antrenmanlarına katılabiliyor bizde ise ayağına ufak çizik alan oyuncular, ufak sakatlık geçiren oyuncular aylarca ortalıkta görünmüyorlar. Kulüp doktorlarımıza ve sistemimize selamlar olsun.

13 Haziran 2008

Devam

Yağmur yağdı gol yedik, yağmur dindi gol attık. Sanırım son İsviçre maçının özeti bu cümle oluyor. Yağmurlu havada nasıl oynanılmazı gösterdi bize futbolcularımız yerden uzun paslar yapmaya devam ederek. Ancak son dakikada gelen gol tüm yürekleri bir noktada toplamayı başardı tüm renkleri kırmızı beyaz yaparak. Çek Cumhuriyeti maçının çok daha zor geçeceği çok açık şekilde belli oluyor. İki maçtır yanlış 11 tercihi umarım Çek maçına yansımaz ve beklenilene yakın bir kadroyu görürüz sahada. Henüz pivot tarzı santrafor olmadan oynamaya alışık bir takıma sahip değiliz bu yüzden Semih muhakkak yer almalı orta sahada Mehmet Topal ile birlikte. Tuncay'a da birkaç şey söylemeden geçmek olmaz; egoist mi desem beceriksiz mi desem bilemiyorum. Son maçta Arda'nın önüne topu adam olmuş olsa da göze çok fazla battı Tuncay ve fazlasıyla kendisine verilen şansı tepti. Son maç öncesi keşke Çekler ev sahibi olsaydı diyorum, şansımız baya artmış olacaktı ev sahiplerini yenmeyi seven milli takım olarak.

11 Haziran 2008

İlk Maçlar

Euro 2008'de ilk maçlar sona erdi dünkü İsveç-Yunanistan maçıyla. Göze batan 2 takım var şu ana kadar biri Almanya diğeri de Hollanda. Her ne kadar İspanya en fazla gol atan takım olmuşsa da bunda Rusya defansının hatrı sayılı payı var ve derli-toplu bir takım karşısında İspanya'nın duramayacağı görüşündeyim. Görücüye çıkan 16 takım arasında hangisi en kötüydü diye sorulursa sanırım ortak bir noktada buluşacaktır herkes, maalesef ki bu ortak nokta da Türkiye olacaktır. Avusturya her ne kadar turnuva öncesi en kötü takım izlenimi vermiş olsa da gösterdikleri dirençli ve güzel oyun onları da iyi oynayanlar arasına soktu. İlk maçlar sonunda en güzel gol İboviç'in dün Yunanistan ağlarına bıraktığı top oldu sanırım. Bizim açımızdan da bugün turnuvanın en kritik günü kazanamama durumunda işler çok zora girecek ve sanırım pek fazla kişinin güveni yok şu anda. Ancak daha önceden de dediğim gibi ilginç yapımızla herkesi şaşırtabilme potansiyeline sahibiz. Umarım ikinci maçlar sonunda en fazla beğenilen takım ünvanıyla yazarız buraya. Bu arada ilk maçlar sonunda gönlümüz artık portakallardan yana.

10 Haziran 2008

İnsan Mısınız ?

Bu kadar hızlı oynayıp, bu kadar hızlı kontraatağa çıkarak son dünya şampiyonu olan İtalya'ya 3 gol atarak turnuvanın şu ana kadar en çok gol atan takımı olmak..Başka gezegenden geldiler sanırım..

9 Haziran 2008

ATV

Euro 2008'in belki de en kötü yanı yayın haklarının atv kanalına ait olması. Daha önce 2006 Dünya Kupası Kanal 1'de yayınlanınca da gözlerimiz alışamamıştı yayına bu konuda TRT müdavimi olarak. Aslında TRT'nin bu seneki yayın haklarını kaçırmış olmasında yayın ihalesinin olduğu dönemde TRT'de var olan karmaşa ve belirsizliğin büyük etkisi var. Erdoğan Arıkan ile bir söyleşi öncesi yapmış olduğum küçük muhabbet de kendisi belirtmişti bu sorunu. Yine kendisinin dediğine göre o dönemde var olan idare sorunu halledilmiş durumda ve 2010 ile 2012 yayın hakları konusunda harekete geçilmiş bile. Dilerim ki dedikleri doğrudur ve gözlerimizin aşina olduğu kanalda seyrederiz önümüzdeki organizasyonları. Atv her ne kadar TRT'den spiker almış olsa da daha ilk günden uydu yayını konusunda şifre sorunu yaşatarak mükemmel bir spor müdürüne! de sahip olarak nefretimizi kazanmaktan geri kalmıyor. Milli takım soyunma odası koridorlarına giren ilk ve tek kanal olduklarından ve maç kadrosunu veren ilk kanal olduklarından bahsetti ilk gün sık sık. Yayıncı kuruluştan başka bir kanalın izin almasını mı bekliyordu acaba durmadan eli yüzü gözü oynayan bu arkadaş. Ekrana bakarak yanındaki adama da soru sorma becerisine sahip olan bu spor müdürü çok da kaliteli yorumcularla maçları bize çok zevkli hale getirmiş olmalı ki kiminle konuşsak bir nefret söz konusu. "Maç biter bitmez reklama pas" diye futbolla alakalı bir reklam deyimini tüm seyirciler duyuran bu yayıncı anlayışa tüm nefretlerimizi yolluyoruz.

Not: Google'a girip atv yazılınca çıkan ilk resim sonucu yukarıdaki resim oluyor. Bu resmi koymak ve atv'yi böyle hatırlamak daha iyi.

8 Haziran 2008

Portekiz:2 Türkiye:0

Şu an 80. dakikası oynanan Almanya-Polonya maçını da sayarsak iki günde oynanan 4 maç içerisinde kaybedip üzerine en fazla dağınık görüntüyü sergileyen takım Türkiye oldu. Hazırlık maçlarında denenen formattan çok daha farklı bir sistemle sahadaydı Türkiye. Basın toplantılarında Hamit'i orta sahada oynatacağı sinyallerini veren Terim Hamit'in verimliliğinin düştüğü bölge olan sağbekte oynattı bu maçta. Yeni yıldız yaratma fantazisine sahip olan teknik direktörümüz bu çizgisinden vazgeçmediğini gösterdi yine bize bu maçta. Fatih Terim gol yiyeceğimizi düşünerek gol atmamız gerektiğinin farkına varmış olmalı ki kurduğu takım genel anlamda ofansif adamlardan oluşuyordu her ne kadar pozisyon bulamamış olsak da.Hafta içi sakatlıklarla boğuştuğu söylenen Tuncay'a bu kadar sabredilmesi, Arda'nın ve Gökdeniz'in Tuncay'ın bu kötü performansına karşın yedekte bekletilmesi, Gökhan Zan yerine Emre'lerden Aşık olanın tercih edilip Güngör olanının kenarda tutulması gibi sebepler de ortam hazırladı dağınık oyunla mağlubiyete. Rakip takımın defans oyuncusu bizim ceza alanımızda verkaç yapıp gol atabiliyorsa oyunumuz üzerine söylenebilecek çok da fazla söz yok sanırım. Bunların üstüne direkten dönen 3 topu da eklersek ilk maç için durumumuzun vahim olduğunu söyleyebiliriz şimdilik. İlk maç sendromu denebilir, Portekiz'in kalitesinden bahsedilebilir belki ama turnuvalarda böyle sebepler elenmeyle sonuçlanıyor çoğu zaman. Çek'lerin her zaman takım oyunu oynayabildiğini düşünüp bi kenara bırakırsak onları, İsviçre'nin ilk maçtaki fena sayılmayan oyunu gruptaki işimizi daha da zorlaştırabilir. Kalan maçlarda kadro yapımız itibariyle tüm ihtimallerin gerçekleşebileceğini düşünüyorum. 0,1,2,3,4,6 kalan maçlarda alabileceğimiz puan varyasyonları olabilir ve hiçbirine de çok fazla şaşırmam.

7 Haziran 2008

6 Haziran 2008

Arsenal 2008-2009




Bizim alışık olduğumuzun aksine EPL'de takımlar yeni sezon formalarını lig biterken tanıtıp satışa sunuyorlar. Arsenal de bu takımlardan biri ve yeni tasarımları gayet şık. Özellikle kırmızı formanın son fotoğrafta da görüldüğü gibi eski formayı anımsatıyor olması taraftarların beğenisini kazanmış durumda. Sarı formanın da yanında lacivertle piyasaya çıkması beni forma almaya itecek bir sebep oluyor burada. Bu arada para kazanmasını iyi bilen İngilizler neredeyse kulüpte uçan sinekten bile para kazanmanın yolunu bulacaklar. Geçen sezonu ligi 3. sırada bitirmiş olmasına rağmen sezonun genel görünümünü anlatan bir DVD sürmüş piyasaya Arsenal. Bizde bu tarz güzellikler sadece şampiyonluklar sonrası çıkar onlar da genelde pek tatmin edici olmaz.

Milan Devler Ligine Mi?

Bulgar liginde CSKA'nın Şampiyonlar Ligi'ne katılamayacağı haberi düşmüştü geçenlerde. Ülke futbol federasyonunun da izniyle CSKA men edildi turnuvadan. Lig ikincisinin katılması gerekirken UEFA aldığı kararla en yüksek puana sahip ve organizasyona katılamayan takımı dahil edecek Şampiyonlar Ligi'ne. Daha önceden organizasyon dışında kalmanın bedelini 20 milyon euro olarak açıklayan Milan zarardan ve prestij kaybından dönmek niyetinde. Ne güzel memleket işte! Berlusconi ayarı çekip takımı sokmuştur devler ligine. Bu bile Milan'dan soğumak için bir sebep aslında. Sene içerisinde verdiğin mücadele ile katılma hakkını elde edemedikten sonra başka ayarlar çekerek katılmak ne derece doğru? Umudumuz bu haberin gerçeği yansıtmadığı.

5 Haziran 2008

Porto İptal

Uefa'dan bugün yapılan açıklamaya göre Porto 2003-2004 sezonunda hakemlere rüşvet verdiği gerekçesiyle önümüzdeki sezon Şampiyonlar Ligi'nden men edildi. Yerine kimin alınacağı konusunda bir açıklama göremedim. Kendi liginde de puan silme cezası alan Porto'nun bu konuda sicili bir hayli kabarık. Rüşvet iddialarının Porto'nun kupayı kazandığı sezona denk gelmesi bir hayli ilginç, Mourinho ne diyecek acaba? Bu arada CSKA Sofia'nın da başı lisansıyla dertte olduğundan gelecek sezon Şampiyonlar Ligi'ne katılmama ihtimalleri yüksek.

4 Haziran 2008

Transfer Formülü x+y=z

Galatasaray'ın gündemindeki teknik adamlar yukarıdaki resimde görünüyor. Gazetelerimiz nasıl hesaplıyor bu olasılıkları anlayabilmiş değilim sanırım.

3 Haziran 2008

11'lik Emre


antu'dan alıntı fotoğraf, löwekursleiter üstadın arşivinden...

Böyle Biri Vardı Ne Oldu? #2

Berkant Göktan
Bir FM efsanesi olmuştu vakti zamanında. Gerçi henüz 26 yaşında olması bir patlama yapabileceği umudu yaşatabilir bizde. Bayern Munich altyapısında yetişmiş, 16 yaşında Trapattoni tarafından as takıma çağrılınca bir de üstüne 17 yaşında Manchester United karşısında forma şansı bulunca kendisinden beklenilenler iyice artmıştı. Ardından Almanya liginde Borussia Mönchengladbach ve Arminia Bielefeld takımlarında kiralık olarak yollanan Berkant 2001 yılında Galatasaray'a transfer olduğunda birçok kesim geleceğin yıldızı olacağından emindi. Hıncal Uluç'un o zamanki deyimiyle "Emre'nin sağ ayaklısı, hatta daha iyisi" lafı beklentilerin bir göstergesi sadece. Ancak Lucescu döneminde beklenilen parlamayı yapamayan Berkant, Terim'in gelişiyle taraftarların gözünde yeni bir atılım yapar izlenimi vermiş olsa da Galatasaray'da bir Juventus maçı dışında pek parlak maçlar çıkaramadı. Galatasaray'ın Juventus'u 2-0 ile geçtiği maçta gözlerimizin pasını silmişti o maçtaki performansıyla.Ardından BJK acaba GS'de yapamadığı patlamayı biz de yapabilir mi düşüncesiyle takıma kattı Berkant'ı. Galatasaray'da olduğu gibi Beşiktaş'ta da hazırlık döneminin parlak oyuncularından oldu. Ancak sezon başlayınca çok geçmeden Del Bosgue tarafından satılacaklar listesinde kendisini buldu Berkant. Beşiktaş macerası kendisi için Türkiye macerasının da sonu olmuştu. Beşiktaş'ın ardından Kaiserslautern ile anlaşıp orada da tutunamayan Berkant son olarak 1860 Munich'in ikinci takımı olan TSV Munich 1860'da Daum'un Köln'üne 2 gol atarak o haftanın futbolcusu seçildi. Halen aynı takımda forma giyen Berkant Almanya 1.liginde oynamanın hayaliyle yaşıyor. Gerçekleştirebilir mi bilinmez ancak yıldızı parlayamayan Türk genç yetenekler arasından kendine çok iyi bir yer bulmuş durumda.

Aziz Yıldırım

Bugün FB TV'de yaklaşık 2,5 saat konuştu Aziz Yıldırım. Pazartesi saat 14:00 gibi bi saatin tercih edilmiş olması Türkiye'de iş kaybına sebebiyet vermiş olabilir. Transfer dönemi böylesi bir konuşmayı merak etmemiş futbolla alakalı insan yoktur sanırım. Aklımda kalanları not etmem gerekirse bazı ilginç noktalara değindi. Emre transferinden bahsederken burada Emre'nin gelişi Kezman'ın kalışı anlamına gelebilir demiştim. Netekim öyle olacak gibi görünüyor Aziz Yıldırım'ın dediğine göre. Aziz Yıldırım eğer Kezman'ın kalmasını istiyorum dediyse herhangi bir kuvvetin bu görüşün önüne geçebileceğini zannetmiyorum. Avrupa'da yakalanan başarıdan ziyade kaçan TSL şampiyonluğuna kafayı takmış durumda Aziz Yıldırım. Zico ile ilgili gelen soruya hep kaçan şampiyonlukla cevap verdi Avrupa macerasını unutmuş gibi. İnsan geçmişte yaşadıklarından hiç mi ders çıkarmaz? Yine takıma yapılacak transferleri hep kendi kafasına göre cevaplayan Yıldırım bir teknik adam edasında tüm eksik bölgeleri tespit etmiş alınacak adamları kafasında belirlemişti. Forvete kesin bir yabancı, olursa yabancı bir ligde oynayan Türk forvet, sol ve sağ beklere genç alternatifleri saydı almayı düşündüğü adamları sayarken. Rakip takımdan transfer konusunda da işe yarayabilecek herkesin transfer edilebileceğinden bahsetti. Anlaşılan herhangi başka bir kriter yok rakipten adam transfer edilirken. İyi oynuyorsa gelmesinde herhangi bir sakınca yoktur Aziz Yıldırım'ın düşündüğüne göre. Fenerbahçe'ye kazandırdıkları tartışılmaz büyüklükte olan Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe'ye kaybettirdikleri de gayet tartışabilir durumda.

1 Haziran 2008

Hakan-Vefa


Son zamanların en fazla tartışılan konularından biri de Hakan Şükür'ün Galatasaray'dan ayrılışı. Hakan'ın en verimli yıllarını seyretmiş biri olarak gösterdiği o performans rakip pencereden bakılınca kıskanılacak bir sebeptir. Gs'yi o kadar benimsemiş olması ise rakip pencerenden kendisinin sevilmemesi için bir sebeptir. Sakin ve mütevazi tavrı da hangi pencereden bakarsanız bakın sevilmesi için bir sebeptir. Milli takıma da elbet alınabilirdi bir yol gösterici, tecrübe abidesi olarak. Ancak Yıldıray ve Halil gibi adamları Kazım,Mevlüt,Ayhan..gibi adamların arasından seçebilen milli takım heyetinin kadro tercihleri de oldukça mantıklı duruyor! Kalli'nin ortaya çıkan açıklamalarının ardından ayrılma kararı almış olan Hakan Şükür'ü geri döndürmeye çalışıyor Gs yönetimi şu sıralar. Futbol okullarına adının verilmesinden heykelinin dikilmesine kadar giden bir ikna zinciri mevcut. Geri çevirebilirler mi bilemiyorum ancak ortada yapılan bir vefasızlığın olduğu bir gerçek. Aynı dönemde top koşturduğu futbolcuların göbek bağlayıp tv programlarında oturup ahkam kestiği bir ortamda halen gol atmaya devam edebilen, yurtdışında en fazla tanınan yerli bir futbolcuya sahip çıkılmayacaksa kime sahip çıkılacağını çok merak ediyorum. Bu dakikadan sonra eğer ki başka bir takıma transfer olacaksa bu takımın Sakaryaspor olması onu bir daha Türk futbolunda unutulmazlar arasına sokabilir.

Geri Dönüş

Bir müddet yazamamış olmamın sebebini üzerimden geçmiş olan yeni bir ağır final haftası olarak açıklayabilirim hakim bey. Gündemden uzak kalışımın ardından haberlere bakmamla şok olmam bir oldu. Fenerbahçe resmi sitesinin girişinde milli formayla bir adet Emre Belözoğlu vardı karşımda. Resmi site yeni bir ilke daha imza atarak bir oyuncunun kulübüyle bonservisi konusunda anlaşıldığını söylüyordu, bundan önce de Burak transferinde Manisaspor ile görüşmelerin sürdüğünü söylemişti bu resmi site. İkisi de ortada kalmış haber aslında, birinde oyuncuyla daha anlaşmadık haberi diğerinde de kulübüyle anlaşamadık haberi. Bir Ancak kişisel görüşüm eğer ana sayfaya Emre resmi konmuşsa ve Fatih Terim de iki taraf için hayırlı olsun demişse o iş bitmiş demektir. Resmi sitenin bir diğer ilginç noktası ise kendi kendini sık sık yalanlıyor olması. Yakın zamanda Emre ile 3 sezondur ilgileniyorduk haberi çıkar(Carlos haberleri gibi), ama 3 yıl içerisinde Emre haberleri 32456789 kere yalanlanmıştır. Bu transferin ne kadar faydalı olacağı tartışılır ama ses getirdiği şu an görünen tabloda tartışılmaz bir gerçek.Yurtdışında bir türlü tutunamamış, sık sık sakatlık sorunu yaşamış, Fatih Terim tarafından milli takımda her daim oynatılmış olan Emre'nin gelişi Maldonado'nun gidişi anlamını taşıyabilir bu da Kezman'ın kalabileceği anlamına kadar gidebilir. Yani bir yabancı forvet Kezman gönderilmeksizin kadroya dahil edilebilir ne kadar doğru bir hareket olacağı belirsiz olarak. Transfer politikası konusunda "bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete" anlayışını benimsemiş olan Fenerbahçe yönetimi için bu ve bu tarz politikalar pek de şaşırtıcı değil. Bir diğer nokta ise Emre'nin gelişinin sindirilip sindirilmeyeceği konusu. Yakın zamanda görmüş olduğumuz Tümer örneği burada ele alınabilir. Tribünlere küfür eşliğinde tezahürat çektiren Tümer Metin Fenerbahçe taraftarınca bağrına basıldı birkaç maç sonrasında. Burada da aynısı olabilir belki ama koyayım profesyonel anlayışa!