4 Mayıs 2014

4-3 Döngüsü


2006-2007 sezonunda Arsenal'i tutuyordum, ligi 4'üncü bitirdiler.
2007-2008 sezonunda Arsenal'i tutuyordum, ligi 3'üncü bitirdiler.
2008-2009 sezonunda Arsenal'i tutuyordum, ligi 4'üncü bitirdiler.
2009-2010 sezonunda Arsenal'i tutuyordum, ligi 3'üncü bitirdiler.
2010-2011 sezonunda Arsenal'i tutuyordum, ligi 4'üncü bitirdiler.
2011-2012 sezonunda Arsenal'i tutuyordum, ligi 3'üncü bitirdiler.
2012-2013 sezonunda Arsenal'i tutuyordum, ligi 4'üncü bitirdiler
4-3-4-3-4-3-4-?
2013-2014 sezonu devam ediyor. Chelsea ile puan farkı 5, kalan maç sayısı ise 2. Mou kusura bakmayacak artık sırada 3'üncülük var Arsenal için. Kalan 2 maçı da kaybedecekler, Gunners da kalan 2 maçı kazanacak. Beni hesaba katmadın mou, yanlış yaptın. 3-4'üncü belli şampiyon kim? Bu da yeni Arsenal vizyonu, gerçi pek de yeni sayılmaz tabloya bakınca. Wenger resimde 5'inciliği istiyor olabilir, henüz o kadar da değil! Biz daha ölmedik.

buralar eskiden hep tarla idi.
halen tarla gibi duruyor sanırım. ben unutmuşum burayı, bura beni unutmamış.
o değil de naptın be gençler?

3 Mart 2011

Chelsea:2- Manu:1



Chelsea için lige havlu atışın resmiyet kazandığı maç Liverpool mağlubiyetiydi, bu maç öncesi ilk 4’e girip şampiyonlar ligine katılma olmazsa olmazı ve hali hazırda şampiyonlar liginde devam eden mücadeleleri sezonu bitirmelerine engeldi.


Akıldaki sorular, Torres gol atabilecek mi? Sebest düşüşün önü kesilebilecek mi? Şampiyonlar ligi için ha gayret bi silkelenme ile üst sıralara yükselme imkanı olacak mı? vs... şeklindeydi.


Soruların çoğu bu maç ile cevap buldu. Torres the kid, drogba’yı kese dursun, chelsea artık forvet hattında gelcek yıllarda deneyeceği hucum atraksiyonlarını gösterme şansı buldu. Gücün yerini teknik aldı anlayacağınız. Torres gol atamadı lakin kime patlarsa şimdiden geçmiş olsun.


Serbest düşüşe şimdilik bir dur deyip yada diyip (kim nasıl istiyorsa öyle desin) biz daha ölmedik kardeşim mesajı verdiler. Maçta gözüme batan 2 topçu kardeşimiz oldu.


Birincisi, kısa boyu, kavruk sıfatı ve anlamsız transfer miktarı ile maç boyu beni benden alan Ramires. Bir an mustafa sarp izliyorum sandım, sonra ayhan...neyse zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış.


İkincisi daha bomba, David Luiz, ilk sarı kartını görmesi gerekenden yaklaşık 5 dk. sonra gördü, ki dakikalar 60 felan..aslanı kesmedi, o dakkadan sonra 2 tane daha sarı kartlık hareket yaptı. Bereket hakem es geçti. Brezilyalı hücum oyuncları malumunuz joga bonito ayakları ile gönlümüze girmeye çalışsın, bunların defans oyuncuları harbi psikopat oluyor. Transfer parasını fahiş olsada, sert ve teknik bir defans oyuncusu olması sebebiyle, seneye adını manşetlerde çok daha sık duyabiliriz.


Maç sonrası Ferguson’un tepkisi normal bi vatandaşta “adam haklı beyler” tepkisi oluşturabilir, lakin fergi biz birbirimizi biliriz, arsenal ve diğer takımlar old trafford’a her geldiğinde hakemle dövüp gardlarını düşürmeye alışık olduğundan, uzun yıllardır görmediğin haken hatalarına denk gelince ver yansın.

Sonuç; şampiyonluk için ibre artık arsenali gösteriyor. Momentumu koruyup “kolay” maçlarda puan kaybı yaşamazlarsa united ile şampiyonluk maçına çıkabilecekleri gibi,united’in travmayı atlatamaması halinde united maçı onlar için ligin en rahat maçı olabilir. Bu hafta liverpool maçı var. Vidic, ferdinand yok. Hayırlı olsun.

1 Mart 2011

GEÇTİ BOR' UN PAZARI....




Ligin sonunda şampiyonluk hayali kalmamış bir takım ile ligin sonunda düşme ihtimalini kaldırmak isteyen bir takımın mücadelesi gibi adlandırılsa da, Antalyaspor -- BJK arasındaki karşılaşmayı sanki tam tersi bir görünümde izledik. Her nasıl olduysa BJK disiplinli oynamaya çabalıyor , ama Antalyaspor ise düzensiz sistemsiz ataklarla , bildik oyuncuların (Necati--Tita- Ali Zitouni gibi) iman gücüne dayalı şekilde oynuyordu. Bernd Shuster bey ve ekibi göbeğini kaşıyan adam misali kulübeden maç seyretmeye devam ettiler.Allahtan Mehmet Özdilek de aynını yaptığından iki takım arasındaki yıldız oyuncu farklılıkları sonucu etkiledi. Yeni yönetim kurulunu oluşturan Antalyaspor da başkan değişmedi ancak yönetim kurulu üyelerinde önemli değişiklikler oldu. Bu ileride teknik heyeti de etkiler mi bekleyip göreceğiz. Bu yenilgiler sürerse Özdilek ve ekibi önümüzdeki sezonu göremeyebilirler....!!! Gelelim başlıktaki cümlenin anlamına....BJK için Bor pazarı geride kaldı artık.Şampiyonluk hayal oldu.İlk beş ise ehhh....Peki ya Antalyaspor a ne demeli....Bu şekildeki kayıplarla giderse ne yazıktır ki Bank Asya liginde oynayacakları maçları TRT 1 deseyretmek zorunda kalabiliriz. Ben Antalya da yaşayan biri olarak bunu hiç istemem.Maçlara Antalya da katılım neden az oluyor onu da irdelersek ilk neden Mardan Stadının şehir merkezine 25-30 km uzaklıkta olması bu sebeple ulaşım sorununun aşılamaması ve diğeri ise sadece ve sadece küfür eden bir taraftar topluluğu .Bu taraftarla takımın ayakta kalması imkansız.Maça beleş girmek isterler bir de küfür yüzünden takıma ceza yedirirler vs. vs. Eşi ve kızı ile maça gelmeye çabalayan taraftarların susun, küfretmeyin dediklerinde bir sopa yemedikleri kalıyor ve maalesef kolluk kuvvetleride buna seyirci kalıyor. (sarhoş olarak gelenleri ve yasağa rağmen sigara içilmesini saymıyoruz bile)...Taraftar Antalyaspor lehine tezahürat yapmıyor.Karşı takımın hatta orada olmayan diğer tüm süperlig takımlarının ailesi bireyleriyle akraba olmaya çalışıyor.Bir tek takım hariç nedense Kocaelispor a sevgi büyük..Bunu nedeni Kocaeli/gölcük depreminden sonra göç yoluyla buraya yerleşen Kocaeli taraftarlarının maçlara gelmesi ve fanatikliklerini çift taraflı atkı ile burada da göstermeleri. Oysa bu takımın geçen yıllarda Antalyasporu düşürmek için nasıl oynadığı unutulmuş herhalde....demek ki neymiş deve ile çok sevdiği diken arasında bir hususmuş bu .Özel hayatları bizi ilgilendirmez. Bir diğer dikkat çeken konuda eski BJK li oyuncuların , yeni takımlarında karşılaştıkları BJK maçlarında olağan üstü performans göstermeleri.... kendilerini eski takım arkadaşlarına karşı gösterdikleri cengaverce tutum için tebrik eder başarılarının diğer takımlara karşı da devamını dilerim.....((( aman Alex in yanından geçmesinler kızarırlar aman haaaa. ama Querasmayı -- Guti yi -- Simao--Bobo yu sakatlamak serbest hatta bonus hediyeli ))))



Sevgiyle kalınız....

28 Şubat 2011

Futbol'suz Hayat


Hiç olmazdı okur....

Yuvarlak bir nesnenin beyaz bir çizgiyi geçmesi bu kadar mı mutlu eder bir insanı?
Ya da tam tersi?

Fenerbahçe'li olmak birinci şık ile orantılı gidiyor şu an.

Santos, sana noldu aslanım ?
Selçuk, naptın sen böyle?
Alex, kime ispatlamaya çalışıyorsun kardeşim kendini bu saatten sonra?
Topuz, kime kızdın da böyle oldu?

Açıkçası hiç de merak etmiyorum bu takımı düzeltecek Kocaman'dı ve öyle de böyle devre arası yaradı Fenerbahçe'ye.

Yıllık spor basınının olağan başlıkları yerini almaya başladı. ''Hagi gidici'' ''Schuster tazminatından dolayı gönderilmiyor'' ''Terim x'in başına geçecek''.... (ha bir de Scolari'yi duyarız her sene gelemedi bir türlü)

Türkiye ye gelen kariyeri en sağlam teknik direktör ''del Bosque'' den sonra Hagi ve Schuster'in durumu hiç de ilginç gelmiyor. Giderler ya da kalırlar ancak bir kimliği (gs-bjk) temsil edebiliyorlar mı tartışılır....

O yüzden umarım Aykut Fenerbahçe'de uzun yıllar çalışacak enerjisini kaybetmez.
Fenerbahçe'yi en iyi temsil edebilecek konumda şu an sadece kendisi var....

Ne demiş ünlü bir spor yazarı:
''kulüplerinizi kurda kuşa yem etmeyin''

Aykut'cum lütfen sen de kurda kuşa yem etme, en çok senin Fenerbahçe'n o....

27 Şubat 2011

“mil-yar-lık eş-şek-ler / eş-ş’ol-eş-şek-ler”


“bir futbol takımı bir varoluş şeklini, bir kültürü temsil eder.”
m.platini



“milton keynes dons” diye futbol kulübü ismi mi olur allahını seviyorsan, sevgili okur… insanın aklına toptan başka her şey geliyor. mesela bana direkt “2009 finansal krizinde dost ve kardeş ingiliz halkının paralarıyla kurtarılan hırsız banka” çağrışımı yapıyor. hatta “finansal eşekler” gibi bir şey.

neyse.. hikayesi şuymuş efendim:

bir varmış, bir yokmuş… tam anlamadığım bir sebepten ötürü, “the” football association 100 küsur yıllık fc wimbledon’a “siz 100 km.ötedeki bilmemnereye taşınıyorsunuz” buyurmuş. kulübün sahibi de taşınmakla yetinmemiş, kulübün ismini, rengini (yeni renkler: beyaz. nokta.) ve logosunu değiştirmiş.

olaya “ebenizin neresine kadar yolunuz var sör” noktasından yaklaşan taraftarlar, kulübü “a.f.c.wimbledon” ismiyle yeniden canlandırmışlar. kulübün sponsoru (sıkı durun): sports interactive.
*

kulüplerin “sahibi” olmasını sanırım asla anlamayacağım. gerçi ingiltere ve italya’da sistem (aradaki fiorentina faciası, veya örnekteki wimbledon abukluğu gibi istisnaları saymazsak) pekala yürüyor. fakat güzel yurdumda mutlu sonla biten bir örneği yok: süper ligden amatöre kadar bütün ligleri gören göztepe ve malatyaspor, ne idüğü belirsizleşmiş istanbulspor.

tahammül ötesi bir başka mevzu da, yine “bir kulüp bir kültür” felsefesiyle ilintili. yılların geyiğidir: “izmir’de çok fazla kulüp var, birleşsinler tek (iki, neyse) kulüp olsunlar”. kişinin suratına “adam mısın len sen” demek işte. futbol görgüsüzlüğü, başka bir şey değil.

*

tamam bu kadar geyik yeter. kulüplerinizi sevin abicim. kurda kuşa yem etmeyin. aynısından bir tane daha yok başka.


26 Şubat 2011

çarşambaya az kaldı

Hagi dün maçtan önce verdiği beyanatta 6 aylık süre talebini 2/3 yıllık süreye çıkardığında artık komik değilsin demiştim, hem de hiç.

Hazret maç sonu bu maçı unutmalıyız demiş, özellikle son 25 dk.yı, iyi de birader üst üste 2 galibiyet yok. Neyi hatırlayacağız bi ondan bahset. Nereden bi umut çıkar belirsiz. Cana stoper, servet değişmez, insua yedek, 4 milyon euro yekta yedek m.sarp sahada, sabri serkan formasyonu bi g.ünal hızı!!! ile çöküyor, Neill hasta değilse neden yok, Misimoviç ayarında kaç oyuncun var vs...

Beşiktaşlı dostlar hocalarına yüklene dursunlar, beterin beteri için floryaya baksınlar. Maçı önde kabul edip, hep ofans oynamak neticesi yenilmek saygı duyduğum bi hadise. Ama 1-0'ı yeterli görüp 3-1 yenilmek affedilir şey değil.

Son söz; Arsene Wenger alt yapıdaki oyuncularına servet'in ikinci gol öncesi veremediği yada denediği pası izletmeli. Bazen tek bir hareket haftalar sürecek eğitime bedel olabilir. Bu pası gören velet hala oynamak istiyorsa oyuna aşık demektir.

İngiltere Premier Lig Kümede Kalma (2)


14-Everton; 1 sene iyi gidince ertesi sene kötü gidiş garanti. J.Beckford ile forvet takviyesi tutmayınca, Saha yeniden ümit oldu. Büyük takımları zorlayan ancak kendi evinde bu sene çokça puan kaybeden bir görüntü çizdiler. Potansiyelleri pozisyonlarını yansıtmasa da, kulüpte bir değişimin gelmesi kaçınılmaz, özellikle de Pienaar transferi sonrası.

13-Fulham; ne akar ne kokar dolaşır durur buralarda. Geçen senelere kadar, Roy Hudgson gelene kadar yani, maçları izlenmez bir takımdı. Manchester Utd.'ın 5. olma şansı kadar düşme şanları var. Mark Hughes geçen senenin ekmeğini yiye dursun, eski günlerine göz kırpmaya başladılar. (bi arada yalan hocaları yazalım da tam olsun)

12-Blackpool; Sezonun flaş takımı. Oynadıkları oyunu bu kadro ile oynamaya yürek gerek. Portakallar içerde dışarda açık oynayarak belli bir sempati kazandılar. Ian Holloway ingiliz futbolunun nasıl olması gerektiğini her hafta gösteriyor. Lakin savunma ve kaleci kalitesi onları her daim arafta tutacak. Sezon sonuna kadar düşmeme korkusunu öyle veya böyle hissedecekler. Unutmadan Charlie Adam muazzam bi adam.

11-Blackburn; Yeni sahipleri Sam Allardyce'i yolladığında işlerin iyi gitmeyeceği öngörülmüştü ama onlar yardımcı antrenörle çabuk toparladılar. Bir takım halen 15-16 yıl önce sattığı adamı ve o adam etrafında kurulan takımı arar mı? Arıyor işte, sert,kompakt ve doldur boşalt futbol nereye kadar. Gittiği yere kadar. Parola; ilk 10'dan aşağı, düşmeden yukarı. İngiliz Gençlerbirliği.

10-Stoke; Huth'a sahip bir takım, devre arası Carew'i kiralayıp gol yollarına ilaç aradılar. Delap'ın akla ziyan taçları, kendi evlerinde yenilmeme felsefeleri ve son dakikaya kadar mücadeleleri onları altlarındaki takımlardan ayırıyor. Gel gör ki sevmiyorum sizi arkadaş, kıl takımsınız. Seveni vardır elbet lakin feci anti-futbol oynarlar.

25 Şubat 2011

ARKAYI 4'LEYELİM




ÇOK FAZLA YAZ(A)MAYACAĞIM...


HİÇBİR ŞEYİ HAK ETMİYORLAR ZATEN...


BENİM YAZIMI, ALDIKLARI PARAYI, FORMAYI...




İLK YARIYI İZLEYEBİLDİM SADECE...


ARKADA 4'LÜ DEFANS, ORTA SAHADA YUVARLAĞIN İÇİNDE 4'LÜ ORTA SAHA, İLERİDE 2'Lİ FORVET...


EN SON LUCESCU'NUN 3-5-2'SİNİ ANLAYABİLMİŞTİM...




SÖYLENECEK SON SÖZ BAŞLIKTA...


YİNE DE SEVİYORUM AMA BEŞİKTAŞ'IMI...






24 Şubat 2011

vay hocam..?


montella topu ne zaman bıraktı da hoca oldu, gözünüzü seveyim..? daha dün cm oynarken oyunda birkaç sezon palazlandıktan sonra kendisine veya formadaşı delvecchio’ya talip oluyorduk (birini beşiktaş’a almıştım ama hangisi hatırlamıyorum).

biliyorsunuz bu bir trend: jübilesini dün yapmış efsane futbolcuyu zart diye takımın başına getirmek. geçen sene milan leandro bombasını patlatmıştı. atamanın ömrü 1 sezon oldu, elde patladığını söylemek çok yanlış olmaz. inter’in de öğrenesi gelmiş ki, aynı ikon bu sene de orada.

*

“dünyanın en iyi teknik direktörleri” diye
kafanızda birkaç isimlik bir liste yapın, aralarında hiç “efsane topçu” olmadığını göreceksiniz. tersi de doğru: anımsayabildiğiniz en parlak futbolcular arasından, birkaç tane berbat teknik direktör çıkacak (“aldırma cimbom aldırma…”) futbolun en klasik geyiklerinden birisi işte: iyi futbolcudan iyi teknik direktör olur mu? herhalde “nadiren” cevabını vermek lazım.

futbolu oynamakla, oynayanı idare etmenin, bambaşka işler olduğunu kabul etmeli. en acar ustabaşından fabrika müdürü, veya piste en yumuşak inen pilottan thy genel müdürü icat etmek, çok anlamlı görünmüyor.
 
 
hasılı, genç emekli (veya dalglish gibi bayağı emekli) topçuyu takımın başına getirmek, “ceddin deden, neslin baban” kabilinden bir gaza gelme / getirme operasyonundan öteye anlam ifade etmiyor gibi.